Blog yazmak... Evet bende -eminim birçoğunuz gibi- hep uzak durdum kabul ediyorum burun kıvırdım hayatlarımızı neden satırlara aktarma arzusundayız sorusunu sık sık sordum içinde 'blog' geçen cümleler kuran insanlara..
Tamam da ee sonuç? Bende buradayım. Sınırlı karakter içeren yalan, samimiyetsiz iletilerimizde sıkıldım da denilebilir buna farklı mecraları merak duygusu da ucunu nereye isterseniz oraya çekebilirsiniz.
"Ağabey bak da gör sen 2000li yıllarda uçan arabalar yapacaklar kapsül yiyeceğiz kapsüül" cümlesindeki uçan arabaları, kapsülleri yapacaklarını umdukları nesildenim ben. Yapamadım. Havasız insan aracı olarak tabir edilen toplu taşımaları kullanan, fast food içeren öğünleri tüketen, icat buluş şurada dursun teknoloji kölesi olmamak için mücadele eden nesildenim. Zorunlu eğitimim -anaokulu kreş maceralarımı saymazsak- süresince yabancı dil dersleri almama rağmen hala konuşamayan eğitim sistemimizin deneği olarak tanıtsam çok mu yüklenmiş olurum kendime ve bizim çocuklara?
İşte bu duyguların beynimi çapraz sorguya aldığı bir akşamda, Müzeyyen Senar tatlı tatlı okşarken ruhumu yazmaya karar verdim.
Hadi o zaman.. Başlayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder